3 ARALIK’IN ARKASINDAKİ ÇİRKİN GERÇEK
Bu ülkede bazı gerçekler var ki, artık yumuşatarak anlatmanın hiçbir anlamı kalmadı.
O gerçeklerden biri şu:
Bu toplumun utancı; engelli bireyler değil, onları yılın 363 günü görmezden gelenlerdir. çünkü toplum onları sadece iki gün (3 Aralık – 10 Mayıs) hatırlayıp 363 gün boyunca yok saymaktadır.
Evet, yanlış okumadınız.
Bu, bizzat toplumun; kurumların, belediyelerin, siyasetin ve yöneticilerin utancıdır.
Her yıl aynı tiyatro oynanıyor.
Aynı sahne, aynı dekor, aynı maskeler.
3 Aralık geldiğinde bir anda herkes “duyarlı”, “şefkatli”, “engelli dostu” kesiliyor.
Makamlarda pozlar veriliyor.
Birkaç tebessüm eşliğinde fotoğraf çekiliyor.
Altına hazır yazılmış cümleler:
“Engelliler bizim için çok kıymetli…”
“Engelsiz bir Türkiye için çalışıyoruz…”
Peki sonra?
Ertesi gün?
Takvim 4 Aralık’ı gösterdiğinde?
Size söyleyeyim;
Her şey çöp kutusuna atılıyor.
Vicdanlar boşalıyor.
Engelliler yine görünmez hale getiriliyor.
Bu iki gün, toplumun vicdanını aklama günü oldu.
Bir tür “manevi yıkama programı”.
Gerçekte Ne Oluyor?
Engelli birey bir yıl boyunca kaldırımda rampa bulamıyor,
otobüse binemiyor,
kamu binasına ulaşamıyor,
işe başvurunca kapıdan dönüyor,
haklarını almak için bin kapı çalıyor ama muhatap bulamıyor.
Ama ne hikmetse, o iki özel günde birden bire herkes onların yanına koşuyor.
Cesaret gösterisi, merhamet gösterisi, duyarlılık gösterisi…
Yapmayın!
Bu resmen engellileri kullanmak!
Kendinizi iyi göstermek için insanların hayatını araçsallaştırmaktır.
“Engellileri Yılda İki Kez Hatırlayan ve Vitrin Malzemesi yapan Sahte Vicdanlılara sesleniyorum!”
Bazı yöneticiler o günlerde engelli bireyleri adeta bir “vitrin süsü” gibi kullanıyor.
Yanında fotoğraf çektirip sosyal medyaya koyunca duyarlı mı olunuyor?
Halka şirin görünmek için yapılmış iki günlük şov, hangi yaraya merhem olacak?
Gerçek şu:
Bu ülkede engelliler çok uzun zamandır reklam malzemesi olarak istismar ediliyor.
Bir fotoğraf, bir video, bir takdir mesajı…
Sonra?
Gerçek sorunların yüzde biri bile çözülmüyor.
Bu gösteri en hafif tabirle riyakârlıktır.
İki Günlük Merhamet Masalıyla Kimseyi Kandırmayın!
Sırf bir etkinlikte tekerlekli sandalyeye dokunmakla engellilerin yaşadığı zorluklara hâkim olduğunuzu mu zannediyorsunuz?
Bir günlüğüne bir engellinin koluna girip fotoğraf çekmekle desteğinizi gösterdiğinizi mi düşünüyorsunuz?
Bir günlüğüne engellileri protokolün ön sıralarına alıp birkaç alkışla görevinizi yaptığınızı mı sanıyorsunuz?
Kusura bakmayın da bu sadece süslü bir görüntüden ibaret. Artık bu sahte duyarlılıklarla kimseyi kandıramıyorsunuz.
Bu yaptıklarınız sadece bir şey gösteriyor:
Engelliler uğruna değil, kendi reklamınız uğruna oradasınız.
Samimi Olsaydınız, 4 Aralık’ta da Orada Olurdunuz
Samimi olsaydınız, rampaları yapardınız.
Samimi olsaydınız, istihdamı artırırdınız.
Samimi olsaydınız, erişilebilirliği zorunlu hale getirirdiniz.
Samimi olsaydınız, hakkını arayan engelli vatandaşı “sıraya koyarız” diye oyalamazdınız.
Şunu açıkça söylemek gerekiyor:
Samimiyet iki gün sürmez. Samimiyet her gün görünür.
O yüzden kimse kusura bakmasın;
Engellileri yılda iki gün hatırlayıp kalan günlerde unutmak, onlara yapılan en büyük haksızlıktır.
Bu, merhamet değil, istismardır.
Bu, duyarlılık değil, sahtekârlıktır.
Gerçek Destek Gösterişsizdir
Gerçek duyarlılık;
Kamera yokken yapılan destektir.
Paylaşım yapılmayacakken verilen emektir.
Program hazırlanmamışken gösterilen ilgidir.
Engelliler gösteriş değil, hak istiyor.
İlgi değil, erişilebilirlik istiyor.
Poz değil, adalet istiyor.
Son Olarak Şunu Söylemek İstiyorum; Engelliler, Vicdanların Aynasıdır
Bu toplum engellilere nasıl davrandığıyla sınanıyor.
Onları yılda iki gün hatırlayan bir toplumun vicdanı eksiktir.
Onları reklam malzemesi yapan yöneticilerin samimiyeti yoktur.
3 Aralık bir kutlama günü değil, bir hesap günü olmalıdır.
“Ne yaptık?” değil, “Neyi yapmadık?” sorusunun sorulduğu gün…
Şunu herkes aklının bir köşesine yazmalı:
Engellileri unutmak, insanlığı unutmak demektir.
