BİZE HOŞGELDİN EVLAT

Hiçbir hastane beni kabul etmedi.
Hiçbir doktor bu riski göze almayı cesaret edemedi.
Çaresiz bir şekilde oradan oraya koşuşturup durduk günlerce ama Allah hayırlı bir kapı açtı hemde ardına kadar ve mucizelerle geldi bize bir emanet.
Başımız gözümüz üstüne
Otuz haftalık 1200 gram 39 santim bir evlat dünyamıza merhaba dedi.
Elhamdülillah, çok şükür, İyiki doğdu diyerek
90 gün boyunca belediye otobüsü ile tekerlekli sandalyemle yazın tam ortasında şehrin en sıcak ikliminde bir kez bile of demeden her gün ona anne sütü götürdüm.
Evlat için fedakârlık fedaydı bende
Kucağıma aldım koklayıp sarıldım.
Yeter ki o ellerimi bırakmasın dedim.
Yeter ki Rabbim onu bize bağışlasın.
Her türlü zorluğa varım, dedim.
Maske nedir kimse bilinmezken aylarca onun sağlığı için maske taktım çünkü prematüreydi.
Çok dikkatli olmalıydım.
90 günün sonunda yolunu dört gözle beklediğimize değmişti ve sonunda sağlıklı bir şekilde 2400 gram bir can verildi kucağımıza. Evimize doğru yol aldık.
Asıl mücadelemiz o zaman başlamıştı.
Tek kolumla tek başıma kalakalmıştım avuç kadar bebekle ama korkmak değil, tüm bildiklerimle; öğrenip öğreneceklerimle sarıp sarmalayarak pamuklar içinde bakacaktım yavruma ve enfeksiyon kapmasın diye çok titizlenmem gerekiyordu.
Kim aradıysa, bebek görmek için geleceğiz dediyse reddettim.
Biraz toparlanmadan asla olmaz, dedim.
Kimi beni anladı, hak verip anlayışlı davrandı; kimi ise küsüp anlayışsızca karşıladı.
Bu benim umurumda olmadı.
Evlat için herkesi kaybetmeyi göze alacak kadar kararlıydım çünkü hiç kimse bunca zorluğu yaşamamış, göze almamıştı benim gibi.
Beni anlamalarını elbette beklemiyordum.
Tek istediğim oğlumun iyiliğiydi, gerisini dert edemezdim zaten.
İNSANLAR
Acımasız insanlar ruhumun katili oldu çoğu zaman çünkü oğlum doğmadan önce beni her gören, nasıl doğuracaksın deyip durdu.
Ben sustum. Tıpkı bir cevapsız çağrı gibi…
Doğurduktan sonra da nasıl bakacaksınız diye nakaratlarına devam ettiler ama bunca laf edenlere inat değildi benimkisi.
Yürekten anneliğin hakkını vermek istiyordum. Verdiğime de inanıyorum.
İnsan önce kendine inanmalı çünkü
İnanan insan başarılı insandır.
Kim ne derse desin kulağımız sağır, dilimiz lal oldu boş laflara, boş konuşanlara.
“Bebek bakmak zor mu?” diye sorup duranlar oldu sürekli. “Zor ki ne zor… Hele ki bana zorun en zor hâli.” diye cevap verdim merak edenlere. Ben sabırla, titizlikle, sevgiyle bakıyordum yavruma.
Allah’a hamdolsun ki 15 ay sütümü içti
Şifa olsun, helali hoş olsun canına.
Öyle böyle; günler, haftalar, aylar geçti.
Tek başıma baktım yavruma.
Yemin ederim ne akraba ne komşu ne bir arkadaşım oldu yanımda.
Tek başıma baktım. Allah’ım görüyordu hâlimi ama olsun, bitti zor zamanlar.
Yavaş yavaş bitti gitti. Yerini güzel günler almıştı. Artık emekliyor, yavaştan ayaklanıyordu.
Ben mutluluktan şaşkın; sürekli peşinde geziyor, bir yerlere tırmanır düşerse diye korkuyordum.
O nereye ben oraya.
YERLERDE SÜRÜNÜYORUM evlat için.
Bu beni üzmüyor, aksine gururlandırıyordu.
Sahip çıkabilme duygusunu yaşıyordum onun sayesinde çok şükür verene…

REKLAM ALANI
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR